diğerinden daha akıllı , kurnaz olmak anlamında kullanılan bir deyim.. zengin ve büyük bir aşiretin obasında , genç ve yakışıklı , yoksul bir çoban varmış . aşiret reisinin kızına aşık olmuş . kızın da çobanda gönlü varmış ama babası onu zengin biri ile nişanlamış . bir gün yoksul çobanla genç kızı kuytuda konuşurken görenler ,aşiret reisine haber vermişler. İki aşık yakalanmış. kızını çadırına hapsetmiş çobana da bir ceza vermek üzere obanın yaşlıları toplanmışlar… akçakocalardan , çobana acıyan biri , şöyle bir öneride bulunmuş : -bu çoban bize, işinin ehliolduğunu ispat etsin. sürüsünü iki gün susuz bırakalım. Üçüncü gün sürüsünü dereye götürsün ama su içmeden geri çevirsin. bunu başarırsa kızı ona verelim demiş. bunun olanaksızlığına inanan ötekiler ve aşiret reisi , öneriyi uygun bulmuşlar. sürüyü iki gün susuz bekletmişler. Üçüncü gün oba halkı toplanarak çobanı izlemeye koyulmuş . kavalını çalarak sürüyü dere kenarına kadar getiren çoban , dere kıyısına gelince öyle içli çalmaya başlamış ki , sürünün başı olan koyuna adeta yalvarmış ve onları geri döndürüp obaya getirmiş. kızı da almış . bu efsane bir deyim yaratmış ve işinin ehli , kurnaz kişiler için “ suya götürür de susuz getirir” deyimi söylene gelmiş..