Başı darda kalmak (başı dara düşmek): Çok sıkıntılı, çaresiz bir durumda olmak; parasızlıktan dolayı güç bir durumda kalmak."Başı darda kalan insanlara yardım etmek insanlık borcudur."
Başı derde girmek: Can sıkıcı, üzücü, istemediği bir duruma düşmek."Şu kendini bilmez adamla başım derde girsin istemiyorum."
Başı dik gezmek: Utanılacak bir durumu olmadan, onurlu şekilde toplumda yer almak."Başı dik gezen insanları sevmemek elde değil." Msn Öğretmen öss kpss Gazeteler Sohbet hazır mesajlar ders izle Belirli Gün ve Haftalar Çanakkale savaşı şiir
Başı dönmek: 1. Bir şey karşısında şaşırmak. 2. Sıkıntı meydana getiren bir durum karşısında bunalmak. 3. Dengesini yitirmek, gözleri kararmak; çevresi kararıyor, dönüyor, kayıyor duygusu içinde sarsılmak."Çabuk durdur arabayı, başım dönmeye başladı."
Başı göğe ermek: Beklenmeyen, umulmayan bir mutluluğa, sevince ulaşmak."Üç kuruş zam yapıldı diye maaşına, başı göğe erdi sanıyor; bilmiyor ki enflasyon bir ay sonra alacak o zammı elinden."
Başı kalabalık (olmak): Bir iş dolayısıyla yanında çok fazla kişi olmak."Kusura bakma, başım kalabalıktı bugün, seni arayamadım."
Başına belâyı satın almak: Sıkıntı, üzüntü ve tedirginlik verici olduğunu sonradan anladığı bir işe kendi isteği ile girmiş bulunmak."Nereden girdim bu inşaat işine, durup dururken başıma belâyı satın aldım."
Başına bir hâl gelmek: Büyük, içinden çıkılması zor güçlüklerle karşılaşmak; kötü duruma düşmek."Gece gitme, başına bir hâl gelir diye korkuyorum."
Başına buyruk: Dilediğini izin almaksızın yapan, istediği gibi davranan."Sizin çocuk da amma başına buyruk bir çocuk olmuş."
Başına çalmak: Bir şeyi sert, öfkeli ve kızgın bir davranış içinde vermek."Al da başına çal bu sapı kırık küreği."
Başına çorap örmek: Bir kimseye, haberi olmadan, kötü duruma sokucu davranışta bulunmak, alt etmek için gizlice plân kurmak."Onun başına bir çorap örecekler diye korkuyorum."