Laf (söz) taşımak: Aralarını açmak maksadıyla birinin bir kimse hakkında söylediği hoş olmayan sözlerini o kimseye ulaştırmak, söz getirip götürmek."O laf taşıyıcı adamdan uzak durmalısın."
Laf (söz) yetiştirmek: Bir söze karşılık vermekte gecikmemek, durmadan konuşmak.
Laf (söz) yok: "Kusursuz, eksiksiz, eleştirilecek bir yanı dahi yok" anlamında kullanılır."Arkadaşıma laf yok, o mert mi mert biridir."
Lâhavle çekmek: Sıkıntıyı, öfkeyi gidermek, sabır telkin etmek için "Lâhavle" ile başlayan duayıokumak. "Lâhavle çekmeden başka bir şey yapamadım."
Lamı cimi yok: "Hiçbir bahane, itiraz, mazeret, duraksama, karşı gelme yok" anlamında kullanılır."Lamı cimi yok, bu akşam bize geleceksiniz, tamam mı?"
Lastikli söz: Değişik mânâlara gelen söz.
Leb demeden leblebiyi anlamak: Daha sözün başında ne demek istediğini anlamak, anlayışlı ve kavrayışlı olmak.
Leke sürmek: Suç yüklemek, birinin onurunu sarsacak biçimde iftirada bulunmak."Zorla kadıncağıza kara bir leke sürdüler, Allah`tan hiç korkmadılar."
Leşini çıkarmak: Çok feci dövmek."Beş kişiydiler, adamın leşini çıkardılar."
Leşini sermek: Öldürmek."Ben de onun leşini sermezsem..."
Leyleğin yuvadan attığı yavru: Yakınlarından ilgi görmeyen, çevresinin uzaklaştırdığı kimse.
Lokma ağzında büyümek: Herhangi bir sebepten, acı ya da üzüntüden dolayı lokmasını yutamamak, yiyememek."Ağzında lokmalar büyümeye başladı, gözleri dolu dolu oldu."
Lokmasını saymak: Birinin ne kadar yediğine bakmak, çok yiyeceğinden korkmak.
Lök gibi oturmak: Bir yere bütün ağırlığıyla çökmek, oturup kalmak."Sedire lök gibi oturunca gacur gucur sesler duyuldu."
Lügat paralamak: Anlaşılmaz, süslü, parlak, ağdalı, konuşma dilinde geçmeyen kelimelerle konuşmak."Lügat paralamak hoşuna gitmeye başlamıştı."
Lüpe konmak: Değerli bir şeyi bedavadan, emek sarf etmeden ele geçirmek.
M
Maaşa geçmek: Aylığa geçmek, çalıştığı yerden ücret almaya başlamak."Maaşa geçtiği günün ertesinde onu işten çıkardılar."
Madalyanın ters (öteki) yüzü: Olumlu bir olay, iş ya da durumun düşünülmesi, hesaba katılması gereken olumsuz yönü.
Madik atmak: Hile, düzen ve oyunla aldatmak; dolap çevirmek."Ona kolay kolay kimse madik atamaz."
Mahalle karısı: Kaba, terbiyesiz, görgüsüz, kavgacı kadın.
Mahalleyi ayağa kaldırmak: Bağırıp çağırarak, gürültü kopararak konu komşuyu rahatsız etmek, telâşlandırmak."Bağırıp durma öyle, mahalleyi ayağa kaldıracaksın."
Mahkemelik olmak: Kavga veya anlaşmazlık sonucu mahkemeye düşmek."Bu gidişle mahkemelik olacağız galiba."